EGEMENLİĞİN TOPLAYICILARI

Ahmet GÖKSAN

kibristkd@gmail.com 

 

          “Bizler (Kıbrıs Türkleri) yalnız ve yalnız haklarımızı elde etmek için uğraşıyoruz. Haksızlığa uğradığımız izzetinefsimiz rencide edildiği zaman bütün meşru imkânlarımızı kullanarak sonuna kadar mücadele etmesini bilen ve bunu vazife sayan bir halkız.” 1956, Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

          Birleşik Amerika Devletleri’nde başlayıp tedavisi olanaksız noktaya taşınmış olan borç sarmalı AB’li ülkelerini de etkisi altında aldığına hep birlikte tanıklık ediyoruz. Bu sarmaldan kurtulmak için AB’ne el açan ülke sayısı beşe çıktı. Yunanistan’da başlayan açmaz son olarak mendil büyüklüğündeki ülkeyi de sardı. AB dönem başkanlığı görevini üstlendiği bir zamanda el açar duruma düştüler. Bu durum onların için de iyi olmadığını kendileri de kabul ediyorlar.  Bu şekli ile AB’ni yönetirken toplayıcı konumuna düştüler. Şimdilerde kendileri yardıma muhtaç olanın başkalarına ne yararının olacağı konuşuluyor. Açmazın son olarak Vatikan’ı etkilediği duyuruluyor.

          AB’nin böyyükleri ve önde gidenleri borç sarmalına çözüm bulabilmek adına sürekli olarak toplantılar yapıyorlar. Sıkıntıda olan Euro bölgesinde ki ülke yöneticileri önlem almaya zorlanmalarına karşın başarılı olduklarını söylemek olası değildir. Ekonomik olarak diğer ülkelere nazaran iyi durumda olan Finlandiya Maliye Bakanı sonunda patladı. Bakan Jutta Urpilainan diğer Euro Bölgesi ülkelerinin borçlarını üstlenmek yerine kendilerinin Euro’dan çıkmayı düşünebileceklerini açıkladı. Ülkesinde gittikçe sayıları artan bir kesimin Yunanistan’a yardım yapılmasına karşı çıktığına vurgu yapıyordu.

          Yakın gelecekte diğer ülkelerin de Yunanistan’ın toplayıcılığına karşı çıkarak borç vermeyeceğini söylemek fazladan abartı olmasa gerek. Bu konumda olan ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Dimitris Avramopulos kutlama ziyareti için mendil büyüklüğündeki ülkede idi. İki Dimitris bir araya gelince ne mi yaparlar diye sormayınız. Türkiye’nin Kıbrıs’ın AB üyesi olduğunu anlamaması büyük bir stratejik hata olduğunu konuşurlar. Bununla yetinmeyerek Türkiye’nin bölgede gerginlik yaratmakta olduğuna vurgu yaparlar.

          Türkiye’nin bu güne değin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalamadığı biliniyor. Ege’deki adaların konumu nedeniyle imzalamamakta haklı olduğunun bilinmesini istiyoruz. Toplayıcılığa soyunmuş olan ülke buranın bir iç deniz olduğunu savunuyor. Buna karşın Türkiye, Ege’deki adaları, bir deri üzerindeki siğil gibi kabul ediyor. Kıta sahanlığı konusunda uzlaşmaya yanaşmayan Yunanistan, Türkiye’nin haklarını gasp edebilmenin yollarını aramaya devam ediyor.

          Yunanistan’ın çiçeği burnundaki Dışişleri Bakanı Bay Dimitris Avramo Pulos, Türkiye’den, Yunanistan’ın karasularını genişletmesi halinde bunu savaş nedeni (casus belli) sayacağına ilişkin kararının kaldırılmasını istiyor. Kurulduğu günden bu yana geçen dönemde savaş yapmadan sınırlarını genişleten bu ülke,  şimdilerde denizlerde benzer egemenliğini pekiştirmek istiyor. Türkiye’nin casus belli’yi kaldırmamasını “Bu tehdit mümkün olan en kısa zamanda kaldırılmalıdır. Bunun için metotlu bir şekilde çalışacağız.  Bu görüşümü Türk mevkidaşıma da söyledim” diyordu.

          Mendil büyüklüğündeki ülke AB’nin gerdeğine girmeden önce Ekim ayı içerisinde AB denizlerindeki sorunlarının görüşüleceğini açıklamıştı. AB’nin denizleri ile ilgili kendilerinden başka mendil büyüklüğündeki ülkenin kendilerince sorunları vardır. Buradan alacakları veya aldıracakları kararları yeni bir tehdit unsuru olarak Türkiye’ye karşı kullanacaklardır.

          AB’nin yeni dönem başkanı olan mendil büyüklüğündeki ülkenin Savunma Bakanı Dimitris İliadis; 09 Ocak 2012 tarihinde İsrail’i ziyaret etmişti. Bu ziyaret sırasında iki ülke arasında savunma ve işbirliği anlaşmasına imza atılmıştı. Adı geçen anlaşma sonrasında İsrail’den silah alımını gündeme taşındı. Sıklıkla yineliyoruz, aldıkları silahları Kıbrıs Türkleri için alıyorlarsa fazladır. Türkiye’ye karşı kullanmak için alıyorlarsa az olacağını kendileri de biliyorlardır.

          Bir yandan toplayıcılık yaparlarken diğer yandan da silahlanıyorlar. Bu yaklaşımları ile denizlerdeki egemenliklerini Türkiye’nin karasularına kadar getirmek istiyorlar mı ne… 

SEVGİ ile kalınız. 

13 Temmuz 2012, Ankara

Bir yanıt yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.